29 Kasım 2016 Salı

Sınırda Bir Çay Ocağında



25 yıl kadar önceydi gecenin bir yarısı bir kadın bir kız çocuğunun göz yasları eşliğinde yolun ortasında terkedilmiş bir otobüs durağında bizde terkedilmiştik kendi kaderimize.
kendi yolumuzu çekişimizi kurtuluşumuzu arıyorduk umutsuzca.
 Ortada bir umutta yoktu aslında
çok korkmam gerekiyordu ama korkamıyordum da.
garip bir deli cesareti ve içimde anlamsız bir inançla.
"Her şey çok güzel olacak"
avuntusu yanımda
Aksini kabullenemeyerek sürüklüyordum
yanımda büyük bir hırsla.
10 yaşlarında bir çocuktum  o zamanlar daha.
ne önüm gözüküyordu zaten ardım arkam toz duman.
kaçıyorduk bir bilinmezliğe
Masukiyeye.
 Sadece uzaklaşabilmek adına
ne olacağını bilmeden sadece artık olduğumuz yerde durmanın çok yanlış bir fikir olduğuna sımsıkı sarılarak.
Sadece yola vurduk kendimizi.
dibe vurmuştuk bir çıkışta yakında değildi sanki.
Ne de görünürdü ufukta.
gecenin karanlığında tek bir ışık yok etrafta
Sadece kızgınlık
sadece öfke
 neye niçin olduğunu bildiğim ama odaklayamadığım bir öfke.

Tam yirmi beş yıl sonra ayni hislere boğuldum yine bu sefer tek başıma.
Kapıkule sınır kapısında.
Edirne'nin bir yol kenarı çay ocağında ,
beni yine uzağa götürecek otobüsün sessiz beklentisinde
 insanoğlunun su hayattaki yapayalnızlığına küfrederek.

Ne demiş sair

Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yoksa zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...

Çay getirdi garson adisyonu bırakırken masaya 
-Abi kaç şeker alırsın ?
dedi  o ara :)

Aykut Aruca
Edirne /29 mart 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

SAGLAM MAGLUBIYET

     SAĞLAM MALUBİYET 3 Ağustos 2014 31 aralık 2006 ……..19:00/21:00 su kuyusu nöbeti erzincan yılın son, bayramın ilk günü ve ben yine nöbet...